Eski toplumumuzun insanı ölüm olayına, onu geciktirip kaçarak değil, sıcak bir dostlukla kucaklayıp yanına alarak direnir. Niçin her biri bir üslup harikası olan eski mezar taşları dışarıdaki hayatla bir bütünlük içindedir? "Hüve'l baki-Kalıcı olan sadece O'dur (Allah'tır)... Ruhuna fatiha"...İki arşınlık mezarın üstünde mermerin ve ölümün soğukluğunu unutturacak sıcaklıkta bir hüsn-i hatla kazılmış Fatiha ve taş üzerinde ölenin sınıfı ve mesleğiyle ilgili bir alamet ve bir serpuş, bir kavuk. Bu bir esnaf olabilir, bir Kadiri dervişi veya şeyhi olabilir. Mezar taşlarının içinde öyle iddialısı, anıtsal olanı da yoktur. O gösteriş, zamanımızın Türklerine hastır. Ölüm, tevazu ve olağanlıkla benimsemiştir. Bazen mizahın sıcaklığı da üste gelir: "Kadın dırdırından vefat eden falanca efendi" gibi bir ibareye Eyüp'te rastlarsınız.
— Ä°lber Ortaylı
bookshistoryilber-ortayli